
Foça’da rüzgâr garip bir öğretmendir.
Dağın sırtından inip sokak aralarına süzüldüğünde, hiçbir kapıya ayrıcalık tanımaz; bir balıkçı teknesine nasıl dokunuyorsa, bir makam kapısına da öyle dokunur.
Çünkü rüzgâr, kimseyi makamıyla değil, duruşuyla tartar.
İlginçtir… Bir insanın iç dünyası da rüzgâra benzer. Dengesi bozulduğunda savurur; yön bulduğunda serinletir. Ama ne olursa olsun, karakter, her zaman sesin tonundan önce gelir.
Bir sözün ağırlığı, onu söyleyenin koltuğundan değil, insanlığından doğar.
Foça’da insanlar yüzyıllardır aynı şeyi bilir: Bir yöneten, önce insan olmayı başaramıyorsa, yönettiği şey sadece duvarların akustiğidir. Çünkü insan onurunu inciten her tutum, önce o davranışı sergileyenin kendi gölgesini küçültür. Ve küçük gölgelere büyük makamlar daima ağır gelir.
Bu kentin taşlarına sorarsan, hepsi aynı cevabı verir: “Güç bağırarak değil, tarzıyla anlaşılır.”
Tarihin koruduğu hiçbir değer, kırıcı bir üslubun elinde yükselmemiştir.
Deniz kabuğu bile iç sesini usul usul fısıldarken, insanın bağırarak var olmaya çalışması sadece sıkışmışlığını ele verir.
Foça’da yöneticilik demek, bir elin sıcaklığını kaybetmeden düzeni sağlamak, bir bakışın nezaketini yitirmeden görevi yürütmek demektir.
İnsanları kıran, küçümseyen, daraltan her davranış; önce kamusal görevin saygınlığını, ardından toplumun güvenini yaralar.
O yüzden bu kentin yazılmamış ama herkesçe bilinen bir yasası vardır: ''Konum geçicidir, üslup kalıcı.'' Her makam, bir gün başkasına devredilir; ama bir insanın bıraktığı iz, yıllarca sokak aralarında dolaşır.
Foça’nın rüzgârı, zamanla her şeyi unutur ama bir şeyi asla unutmaz:
''Bir insanın diğer insanlara nasıl baktığını.''
Ve son bir hakikat… Hiçbir görev, kimseye insanları incitme hakkı vermez. Hiçbir yetki, kişiliğin eksik taraflarını büyütmez. Üslup, davranış ve adalet bunlar bir yönetici için terfi dilekçesi değil, varoluş şartıdır.
Foça’nın rüzgârı bugün yine dolaşıyor sokakları.
Belki de kendi sessiz diliyle şunu hatırlatıyor: “İnsanları yüceltmeyen bir yönetim anlayışı, kendini yüceltmeye çalışırken çürümeye başlar.”
Ve rüzgârın son sözü, hep aynı: “Makam, insanın üzerine giydiği bir cübbedir; ama insanlık, onun kumaşını her gün yeniden dokur.”
SERKAN TİYANŞAN I 05.12.2025