27 Kasım 2025 Perşembe
DOLAR 42.44 ₺
EURO 49.33 ₺
STERLIN 56.32 ₺
G.ALTIN 5,672.64 ₺
BİLEZİK 5,273.33 ₺
BTC 90,716.90 $
ETH 3,037.71 $
BİST 0.00

    ABUZER TOPAL

    ABUZER TOPAL

    BU ÜLKEDE ÇOCUKLAR AÇKEN KİM TOK?

    Yayınlama: 20 Kasım 2025 Perşembe 12:09 Güncelleme: 20 Kasım 2025 Perşembe 12:10

    Haber Resmi

    Türkiye’de artık kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçek var: Milyonlarca çocuk okula aç gidiyor.

    Beslenme çantasına koyacak peynir bulamayan anneler, teneffüste kantine sadece bakıp oturan öğrenciler, öğle arasında su içerek “tokluk” hissini arayan çocuklar… Bunlar sıradan, günlük sahnelere dönüştü.

    Bu durum yoksulluğun kaçınılmaz sonucu değil; yanlış yönetilen bir ülke tablosudur.

    Kaynak yok değil. Sorun kaynakların kimlere aktarıldığıdır.

    Bugün devlet kasası söz konusu çocuklar olduğunda “maliyet hesabı” yapıyor ama aynı devlet, vergi affı alan şirketlere, özel ihalelerle büyüyen holdinglere ve siyasi ayrıcalığa sahip gruplara milyarlarca lirayı tek imzayla veriyor.

    Acı gerçek şu:
    Bu ülkede bir avuç zengine verilen ayrıcalıkların yarısı çocuklara ayrılmış olsaydı, bugün Türkiye’de hiçbir öğrenci aç okula gitmezdi.

    Açlık sadece fiziksel bir durum değildir; düpedüz bir eğitim ve hayat eşitsizliğidir. Aç bir çocuk derse odaklanamaz, zihinsel gelişimini tamamlayamaz, geleceğiyle rekabet edemez.

    Eğitim hakkı, beslenme hakkı olmadan sadece kâğıt üstünde kalır.

    Bugün Finlandiya’da, Estonya’da, İsveç’te ve birçok Avrupa ülkesinde öğrenciler ücretsiz ve sağlıklı yemek hakkına sahiptir. Çünkü onlar çok basit bir gerçeği kabul etti:

    Çocuk beslenmesi lütuf değil, devlet sorumluluğudur.

    Bu sorumluluk sadece Ankara’ya ait değil. Yerel yönetimlerin de görevidir.

    Belediyeler okul mutfakları kurabilir, yerel üreticilerle tedarik sistemi oluşturabilir, dezavantajlı bölgelerde ücretsiz yemek programı başlatabilir ve bütçelerinin bir bölümünü doğrudan çocukların beslenmesine ayırabilir.

    Bazı belediyeler küçük adımlar attı, evet. Ama bu bir sosyal proje değil; bir yaşam hakkıdır. Yarım değil, sistemli yapılmalıdır.

    Ve tam da bugün, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde bir kez daha hatırlamamız gereken çok önemli bir gerçek var:
    Bir çocuğun doymuş karnı, tok mideli bir geleceğin değil; onurlu, eşit ve adil bir toplumun temelidir. Çocukların hakları kutlanmaz, korunur. Onlara gelecek vadetmek yetmez; bugün hak ettikleri yaşamı sunmak zorundayız.

    Ve son söz:

    Bir ülkenin gelişmişliği gökdelenleriyle, yatırım raporlarıyla ya da büyüme rakamlarıyla ölçülmez.

    Bir ülkenin gelişmişliği şu sorunun cevabında saklıdır:

    “Sınıftaki çocuk aç mı, tok mu?”

    Eğer cevabı “aç” ise, hiçbir başarı gerçek değildir.

    Bu çocuklar yalnız bırakılmadı — görmezden gelindi. Ve artık bunun değişmesi gerekiyor.
    Çocukların karnı doymadan hiçbir ülke büyümez.

    ABUZER TOPAL  I  20.11.2025