Haber Resmi

FOÇAGÜNDEM - Foça’nın gecesi, dalgalar kıyıya dokunurken insana bir şey öğretir:

''Uyuyan, denizin sesini bile duyamaz. Ve denizin sesi, bazen bir halkın vicdanından daha yüksektir.''

Biz yıllardır kendi içimizde öyle bir uykuya daldık ki…

Sanki taşların arasından fırlamış bir eski zaman masalının içine saklandık. Sanki yanlışların üzerinde gezinirken ayaklarımızın altında kum değil de sis vardı. Sanki gerçeğe bakmak yerine gölgelerin arkasına saklandı yüzümüz.

Oysa insan bir kez yanılabilir, ama aynı çukura ikinci kez düşmek, işte o başka bir şeydir.

Bu memleketin rüzgârı, sana bunu çoktan fısıldadı: “Uyan… artık uyan.”

Foça’nın sabahında yürürken düşün; Bu ülkenin bugünlerine küçücük bir iz bıraktın mı?

Bir sözünle, bir suskunluğunla, bir tercihinle bir şeyleri değiştirdin mi?

Yastığa başını koyduğunda kendi payını görebiliyor musun?

Kimseyi suçlama dostum. Sadece biraz dürüst ol kendine. Çünkü vicdan, insanın en eski pusulasıdır. Kaybolduğu zaman dünyayı değil, kendini arar.

Önümüzde sandıklar var…

Ve sandık dediğin şey, ne masal kutusu ne de çeyiz sandığıdır.

Sadece senin gölgeni ölçer. Karanlıkta nasıl durduğunu değil, ışığa nasıl yürüdüğünü anlatır.

O yüzden her tercih, önce kendi içinde başlar. Bir ses “evet” der belki, diğeri “hayır”…

Ama asıl mesele kelimenin kendisi değildir. Asıl mesele o kelimenin ardında saklı olan niyet, farkındalık, akıl ve vebaldir.

Dışarıdan esen rüzgârlarla savrulursan, karar senin olmaz. İçeriden gelen sesle konuşursan, kimse seni eğip bükemez. Dışarıdan gelen fısıltıya kanarsan, yolun olmadık yere çıkar. İçinden gelen sükûnete kulak verirsen, su bile yolunu sana göre bulur.

Foça’nın taş evlerinin duvar aralarından sızan bir öğüt vardır: “İnsan, kendi ülkesine bakarken çocuklarına bakar gibi bakmalı.”

İşte bu yüzden, bir tercih yapacaksak bunu korkuyla değil, kefen gibi ağır sorumluluklarla değil, sahip çıkmanın vakarına yakışır şekilde yapmalıyız.

M. Akif’in haykırışındaki uyarı da, Veysel’in yumuşak sesindeki kardeşlik çağrısı da, aynı kapıya çıkar aslında: “Birbirimize düşmeden, yarınlarımızı zedelemeden, ortak geleceği koruyalım.”

Hiçbir söz, insanı birbirine düşman etmek için yazılmadı.

Hiçbir uyarı, baş koparmak için yapılmadı. Hiçbir çağrı, bağırıp çağırmak için değil… uyanmak için edildi.

Ey Foça’nın sabahıyla nefes alan insan…

Geçmişin ağır hatıralarını çantandan çıkar; Ama derslerini cebinde taşı. Yarın, imdadına yetişecek sihirli bir güç yok. O yüzden bugün omurganı dik tut. Bugün kalbini berraklaştır. Bugün kararını kendi ışığınla ver. Çünkü bir milletin kaderi, bazen bir insanın içindeki minicik dürüstlük kıvılcımından ateş alır. Ve sakın unutma: “Gerçek uyanış, gözünü açtığın anda değil, vicdanın konuştuğu anda başlar.”

Foça’nın rüzgârı kulağına değdiğinde bunu hatırla. O rüzgârın taşıdığı tek sır şudur: ''Bir ülke, ancak kendi insanı gerçekten uyanırsa büyür.''

SERKAN TİYANŞAN  13.12.2025