FOÇA'DA SEÇİLMİŞ VE ATANMIŞ

Siyasi tartışmaların merkezinde sıkça yer alan ve zaman zaman toplumsal kutuplaşmaya dahi yol açan bir konu geldi aklıma, son dönemlerde bizim Foça'nın haline bakınca...
Halktan kopuk bir seçilmiş ile, halkla içiçe bir atanmış var bugün gündemimde.
Biri Foça'nın seçilmişi Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı diğeri ise Foça'nın atanmışı Kaymakam İhsan Emre Aydın
Biri siyasi örgütüne küskün, esnafına küskün, gazetecisine küskün, onu eleştirene küskün ve kavgacı
Diğeri esnafla içiçe, vatandaş ile içiçe, çocuklarla içiçe, teşkilatı ve kadrosu ile içiçe, herkes ile barışık ve çözümcül
Bazen bazı şeyleri anlatmak için çok uzun konuşmak veya yazmak gerekmez
Anlayan anlar tabi arif ise...
***
Haydi konumuza dönelim
Seçilmişler ve Atanmışlar
Bir yanda, halkın doğrudan iradesiyle göreve gelen, meşruiyetini sandıktan alan kişiler; diğer yanda ise, genellikle liyakat, uzmanlık ve hukuki prosedürlerle üst düzey görevlere getirilen bürokratlar, yargı mensupları veya kurul üyeleri. Bu ayrım, çoğu zaman bir üstünlük meselesi olarak sunulur; seçilmişler "gerçek halk temsilcisi" olarak yüceltilirken, atanmışlar ise zaman zaman "anti-demokratik" bir engel olarak görülür.
Seçilmişlerin üstünlüğü argümanı, demokrasinin temel prensibi olan halk egemenliğine dayanır. Bir milletvekilinin, belediye başkanının ya da cumhurbaşkanının arkasındaki milyonlarca oy, onlara güçlü bir siyasi ve ahlaki meşruiyet sağlar. Bu meşruiyet, onlara halk adına politika belirleme ve kararlar alma yetkisi verir.
Ancak bu meşruiyetin, görevdeki bir kaymakamın , savcının veya bir akademisyen gazetecinin meşruiyetine üstün olduğu söylenemez. Atanmışlar, toplumun ihtiyaç duyduğu uzmanlığı, sürekliliği ve tarafsızlığı temsil eder. Modern bir devlette, sadece halkın iradesi değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğü, ekonomik istikrar ve teknik yeterlilik de kritik öneme sahiptir. Seçilmişler siyasi vizyonu belirlerken, atanmışlar bu vizyonun teknik, hukuki ve kurumsal zeminini sağlar.
Nihayetinde Hepimiz "Atanmışız"
İşin ironik yanı, en "seçilmiş" figürlerin bile göreve gelirken bir tür "atanma" sürecinden geçmesidir.
Bir Belediye Başkanının seçilme sürecini düşünelim. Adaylar, öncelikle kendi partileri içindeki atanmış kurullar, delegeler ya da liderlik mekanizmaları tarafından belirlenmiyor mu bizim Saniye Başkan gibi mesela?
Kampanyaları, genellikle siyasi partilerin merkez teşkilatları tarafından atanmış stratejistler, danışmanlar ve bürokratlar tarafından yönetilmiyor mu? Dahası, bir kişi seçimi kazandıktan sonra dahi, aslında görevi "atanmış" bir yetkiden, yani Anayasa ve ilgili yasalar çerçevesinde teslim almıyor mu?
Sonuç olarak, "seçilmiş" olmak, bir makama halkın iradesiyle gelmek anlamına gelse de, bu görevin meşruiyetinin kaynağı sadece sandık asla değil. Meşruiyet, siyasetin dinamizmi (seçilmişler) ile hukukun istikrarı (atanmışlar) arasındaki hassas dengede yatıyor.
Her iki kesimin de görevi, halka hizmet.
Siyasi ahlak ve sorumluluk ise, hem sandıkla gelenin hem de liyakatle atananların birbirlerinin yetki alanına saygı göstererek, ortak bir vizyon doğrultusunda sistemi ayakta tutma çabası.
Umarım bizim seçilmiş bu yazıyı okur, ya da okuyan biri kulağına fısıldar da atanmıştan biraz feyz alır...
HAKAN DOĞANAY I FOÇA GÜNDEM Genel Yayın Yönetmeni I 15.12. 2025